Astronomi'nin Tarihçesi
Karanlıkta nokta nokta parıldayan gökyüzü, insanoğlunu, kendine o kadar cezbediyor ki, onu izleyen insanların hemen hemen hepsi onu bir anlam kılıfına sokmak istiyor. Orada; kimisi Tanrı'larının mesajlarını ya da ta kendisini, kimisi dertlerine derman, kimisi geleceği, kimisi de formülleri arıyor. İşte bu aramalar Astronomi'nin gelişimine en büyük katkıyı sağlıyor.
Astronomi'yi inceleme ve gelişimine katkıda bulunulması, insanlığın varlığı kadar vardır. Lâkin biz bu incelemeleri kayıt eden uygarlıklardan, medeniyetlerden yani yaklaşık M.Ö. 3000 yıllarından falan başlayacağız.
Sümerliler: Ziggurat adında ki tapınakları ile meşhur olan Sümerliler, Tanrı'yı, göklerde aramak için yaptıkları Ziggurat'ların en üst katını rasathane olarak kullanmışlar ve burada gökyüzünü incelemişler. Böylelikle Venüs, Merkür, Jüpiter, Mars gibi çıplak gözle gözlemlenebilen cisimlerin hareketlerini inceleyip, kayıt altına aldılar. Bu kayıt altına alınan bilgiler doğrultusunda, yapılan matematiksel hesaplamalar ile Ay ve Güneş Tutulmalarının zamanlarını önceden öngörmüşler. En parlak gök cisimlerinden ötürü Güneş Sisteminin 12 cisimden oluştunu düşünmüşlerdi. Zaman ve mekân için ayarlamalar veya hesaplamalar yapmak için 60'lı sistemi ortaya atıp, kullanmışlardır.
![]() |
Ziggurat |
Babiller: M.Ö 18. yüzyılda Mezopotamya da doğan ve büyüyen, Matematik de deha olan, Babiller de Astronomi'ye katkıları ile biliniyor. Sümerlilerin ortaya attığı 60 tabanlı sisteme uyarak, astronomik ölçüm birimleri olan, Dakika ve Saniye'yi keşfettiler. Babiller, yaptıkları gözlemlere dayanarak; Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn gezegenlerini yıldız olarak kabul etmeleriyle beraber, bu 5 gezegen ile Güneş ve uydumuz Ay'ı, 7 temel uzay cismi kabul etmişlerdir. Bu her cisme atfen her güne bu 7 cismin ismini vermişlerdir. İşte bu nedenle 1 Hafta = 7 Gün'dür. Son olarak Babiller, bulutları bir şekile benzeten çocuklar gibi, yıldızlar ile şekiller oluşturup, bunlara Takımyıldızı demiştir. Toplam da 12 adet Takımyıldızı inceleyen Babiller, her aya da bunların isimlerini verdiklerinden ötürü 1 yıl = 12 aydır.
Mısırlılar: Aslında bunların amacı Sümerliler veya Babiller gibi dini değildi. Nil nehrinin taşması nedeniyle tarım arazileri zarar görüyordu. Bu nedenle o zamanın bilginleri, Sirius yıldızını gözlemleyerek ilk takvimi tutmuşlardır. Bunun yanında Güneş'i inceleyerek de bir günün 24 saat olduğunu keşfetmişlerdir.
![]() |
Sirius Yıldızı |
Orta Asya Türkleri: Evrenin bir Demirkazık (günümüzde Kutup Yıldızı olarak bilinir) etrafında dönen bir kubbe olduğunu savunan Orta Asya Türkleri 12 Hayvanlı Türk Takvimini kullanmışlardır.
Çinliler: Günümüzde ele geçen, eski Çinli bilginler tarafından kaleme alınan, belgelere göre Çinliler, M.Ö. 2300 yıllarında Ay ve Güneş tutulmalarının yanı sıra yıldızlar, meteor ve meteorit gibi gök cisimleri hakkında bilgi sahibiydiler. Ayrıca ilk Yıldız Kataloğunu da Çinliler oluşturmuştur.
Antik Yunanlılar: Astronomi ile onlarca medeniyet, uygarlık uğraşsa da, Astronomi, gerçek manada Antik Yunanlılar döneminde Astronomi olmuştur. Çünkü Antik Yunanlılar öncesi medeniyet ve uygarlıklar, Astronomi'yi Tanrı'lar ile iletişim aracı olarak görüyordu. Yani diğer medeniyetler Astronomi'yi, Astroloji'nin bir alt dalı olarak gördüler; lâkin Antik Yunanlılar, Astronomi'yi, matematiğin bir alt dalı olarak görmüşlerdir.
Antik Yunanlılar, Babiller'den oldukça etkilenmiştir.
Gelin Antik Yunanlılar döneminde ki Astronomi'yi kabaca inceleyelim.
Thales, okyanusların o sonsuz, bitmeyen maviliklerini incelerken, Dünya'nın suda yüzen yassı bir disk olduğunu söylemiştir.
Buna karşın Anaksimander ise, Dünya'nın uzay da yüzen bir silindir olduğu düşüncesini ileri sürmüştür.
Pisagor abimiz ise, "Cahil cahil konuşmayın be, Dünya küre şeklindedir." diyerek, Dünyanın küre şeklinde olduğunu ilk söyleyen kişidir.
Aristoteles, Pisagor'a katılmasıyla beraber, Dünya Merkezli Evren Modelini sürerek, gezegenlerin hareketlerini açıklamaya çalışmıştır. Ayrıca, Batlamyus ve Modern Astronomi'nin babası, Yıldız Parlaklığı Hesaplama Sistemi geliştiricisi Hipparchus'da, Aristoteles'in evren modelini kabul etmiş ve geliştirmişlerdir.
Aynı dönemin düşünürlerinden biri olan Heraklit, pek desteklenmeyen, Dünya'nın kendi ekseni etrafında dönmesi, fikrini ortaya attı.
Aynı şekilde Aristarchus, Güneş Merkezli Evren Modelini ilk geliştiren kişidir. Lâkin bu da pek destek görmedi. Taa ki, 1543 yılında, Copernicus adlı bir bilim adamı bu görüşü ciddiye alana kadar...
İslam Dünyasında Astronomi: Cahiliyye Döneminden sonra, Müslümanlar ilime, bilime, sanata ve felsefeye merak salmıştır. Bizi şu anlık sadece Astronomi'ye saldıkları merak ilgilendirir.
Yunanlılar'ın Astronomisinden oldukça etkilenen Müslümanlar Astronomiyi ilk zamanlar sadece dini ibadetleri (dini günler, namaz ve oruç vakitleri, kıble yönü tayini, vb.) için kullanmışlardır.
Emeviler, Latince ve Çince'den dillerine tercüme ettikleri eserler ve kendi dillerinde ki eserler ile beraber kütüphaneler kurmuşlardı.
O dönemler de yapılan Gözlemevleri ile gökyüzü gerçek anlamda gözlemlenmeye başlamıştır.
Gelin beraber bazı önemli Müslüman Astronomları inceleyelim.
El-Birûni, Ekliptik eğimini doğruya yakın hesaplamıştır. Bunun yanı sıra Kanun adlı eserinde Dünya'nın kendi etrafında döndüğünü yazmış ve Yer Küre'nin çevresini hesaplamıştır.
El-Battani, Güneş'in hareketlerinde ki düzensizlikleri inceleyerek, Ekvator Düzlemi ve ekliptik arasında ki açıyı çok yakın bir doğrululkla hesaplamıştır.
Fezâri, ilk Usturlap'ı icat etmiştir.
![]() |
Usturlap |
Harezmi; Ay, Güneş ve Gezegenlerin konumlarını hesaplamak için çalışmalar yapmıştır.
Ünlü bir Şair olan, Ömer Hayyâm ise, bir yılda ki gün sayısını hesaplamış ve Sultan Melikşah için bir takvim hazırlamıştır.
Alî Kuşçu ve Kadızâde Rumî ise İslam Astronomi'sin de katkıları ile bilinir.
Avrupa Dünyasında Astronomi: Rönesans öncesi Kilise ve Papa'nın sözü tüm Avrupa'ya hakimdi. Öyle ki İncil de geçenin tersini söyleyen afaroz edilirdi yada ev hapsi verilirdi, ki ev hapsi yiyen bilim insanlarından en ünlüsü de, Hans Lippershey’in 1608 yılında icat ettiği dürbünü geliştirip, teleskop yapıp, gökyüzünü inceledikten sonra Dünya'nın küre şeklinde olduğunu savunan Galileo Galilei'dir. Sorun şu ki, İncil'den geçen bir çok bilgi, sürekli bilim ile ters düşüyordu. Afaroz edilmekten korkan Hristiyan Bilim İnsanları, düşünürler, Filozoflar düşüncelerini, not alıp, notlarını bir çekmeceye kitliyorlardı.
Bu paylaşılmayan bilgiler, sadece onu düşünenler tarafından biliniyordu. Bu nedenle, Avrupa; Bilim, Felsefe, Sanat, Astronomi ve hiçbir alanda gelişmemiştir. O zaman ki Astronomi, İncil'de geçen; "Dünya tepsi şeklindedir" ve "Tüm Gezegenler, Yıldızlar, Güneş ve Evren, Dünya etrafında döner." metinlerinden ibaretti. Bu durum 15. yüzyılın başlarında İtalya'da başlayan, Rönesans ve Haçlı Seferi için Ortadoğu'ya giden haçlı askerlerin orada ki Müslüman ahalisi ile yaptığı münakaşalar sonucunda Kilise ve Papa'nın yalanlar uydurduğunu anlamaları ve sonra topraklarına döndüklerinde Papa ve Kilise'yi yalanlamalarına kadar devam etmişti.
Evet, artık Kilise'ye güven kalmamıştı. Kilise baskısından kurtulan Avrupa da, afaroz da kaldırıldı. Bununla beraber 1543 yılında Nicolaus Copernicus adlı Polonyalı bilim insanı "Göksel Kürelerin Devinimleri Üzerine" adlı eserin de Güneş Merkezli Evren Modelini savunmuştur.
![]() |
Nicolaus Copernicus |
Tcho Brahe ise, Aristoteles ve Copernicus'un evren modellerini harmanlanyarak, Güneş ve Ay'ın, Dünya etrafında dönerken; diğer Gezegenlerin Güneş etrafında döndüğünü savunmuştur.
Artık düşünce özgürlüğü olan Avrupa da, o kilitli çekmeceler açıldı ve o tozlu defterlerin arasında Johann Kepler'in Yasaları, Sır Isaac Newton'un hesaplamaları, Albert Einstein'ın akla hayale sığmayan teorileri ve daha yüzlercesi ortaya çıktı.
Lâkin hepsini bu yazı da anlatmayacağımızdan ötürü, bunları ileri de daha detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. O zamana dek görüşmek üzere!..
Yorumlar
Yorum Gönder